14 Şubat 2009

bir kaç paragraf...

Güzel şeyler küçük paketlerle gelir. Düzeltmelere ihtiyaç duyuşumuz hatalı üretimimizden olsa gerek. Bir bara oturup sadece susadığın için bira içme özgürlüğüne sahip olamamak kötü bir durum olmalı. Neyse bunlar arta kalanlar. 

Bir shot bitki likörü, öncesinde bir sigara. Yalnız takılmayı seviyorum. Sokaklarda yürüyüp insanların yüzüne bakmayı; ya da binaların. Dünya sandığımızdan çok daha ilgi çekici aslında. Ve işin en güzel tarafı kafandan geçenleri kimsenin bilmemesi; ya da bunun senin insiyatifinde oluşu; bir lanet belki bir kutsama. Biz yine de sadece, hiç değilse varoluşumuzu kutsayalım. Sonunu baştan yazdığımız hayat denemelerimiz bu kutsamaya ne kadar elverişli bilmiyorum. Belki bir gün sonunu düşünmeden yürüdüğümüz bir yol buluruz kendimize. Şimdilik dumanla idare edelim. 

Otobüste ya da metroda ayakta kitap okuyan insanlar vardır. Hep sezgisel bir sempati duymuşumdur bu insanlara, muhtemelen ben de onlardan biri olduğum için. Yakınlarındaysam ne okuduklarını görmeye çalışırım, uzaktaysam bazen tahmin oyunu oynarım. Modern yaşamın cilveleri. Geçen gün yolda okumak için Bukowski aldım, “Kaybedenin Önde Gideni”. Çantamı almamıştım o gün, yanımda ne defter ne kitap vardı. Kapağını göstermeden okudum otobüste, kendime saklamak istedim muhtemelen, belki de merak uyandırmak. Ben olsam merak ederdim. Yaşlı kurt; çantamdaki koca şişeyi açıp yanına bir sigara yakmamak için kendimi zor tuttum. Neyse ki o koca şişe vardı da onun çantamda oluşunun küstahlığına sığınabildim. Yoksa halim haraptı o sıkışık makinada. 

Sokakları en çok geceleri ıssız olduklarında seviyorum. Seslerini o zaman duyuruyorlar asıl, kendilerini o zaman hissettiriyorlar. Ürpertiyorlar mı insanı, yoksa dinginlik mi veriyorlar ya da ilham mı o zaman belli oluyor. Ve hepsi birbirinden değerli. Bazen her paragrafta bir sigara yakarsın ve devam edersin. Sokaklarda yürümek de öyle. Onca kalabalığın arasında tedirginlik duymadan gezersin ama ıssız bir sokakta yalnız yürürken karşıdan gelen ikinciye şüpheyle bakarsın. Ama kalabalıklar da tedirginlik vericidir çoğu zaman. Ne işi var bunca insanın burada? Madem buradasınız haydi içelim o zaman, tedirginlikler azalsın. 

Şimdi bana bunun ne olduğunu soracaklar. "Hiç" diyeceğim. Anlarlar mı acaba? 

Son cümle:

Güzel şeyler küçük paketlerle geliyorsa eğer, küçük paketleri küçük yapan büyük paketlerde ne var?   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder