21 Şubat 2010

meslek icabı

evvel zamanda ilk duvarı ördük, 
o gün bugündür dertlenir dururuz; 
neresinden delmeli, 
neresine yaslanmalı, 
neresinden geçmeli... 

güne döner yüzünü bazen
ve illa ki sırtımızda parka. 
içimiz dışımızda, 
dışı da iç etmişiz şimdi...

bilirim

bilirim ki iyi bakacaksın kelimelerime, cümlelerime;
bir kenara koyacaksın belki ama kaybetmeyeceksin.
unutacaksın varlıklarını, öyle isteyeceksin de;

belki de çoktan unuttun.

bir ihtimal göz atacaksın günün birinde, 
eline dolanıverecek kelimeler,
bilemem ne bulacaksın; 
ne buldun onu da bilemem. 

ben kelimelere kelimeler ekliyor olacağım,
tıpkı senin gibi; cümlelere cümleler,
yaşantılara yaşantılar. 
ara sıra uzaklara dert yanıp hayıflanacağım,
bir haber alamayışıma üzüleceğim adamakıllı,
halini hatrını soramayışıma dertleneceğim;
cevap alamayışıma...
ama bilirim, iyi bakacaksın kelimelerime, cümlelerime.

ara sıra tozunu alacağım hayatın;
hüzünleneceğim herkes gibi.
çünkü güzelliklerdir hep geride kalan
ama sonra parlayacak kelimeler, 
cümleler, yaşantılar.
herşey bir ödül sanki, 
üstelik güzelliklerdir hep gelecek olan. 

bilirim, iyi bakacaksın kelimelerime, cümlelerime;
ve bilirim bir gün, yüz yüze duracağız. 
bekleme, çıkartıp veremem seninkileri,
artık bendendir onlar.
ama bilirim;
ben de çok iyi bakacağım.